Diyabet (Şeker hastalığı), insülin hormonun üretim veya fonksiyonundaki bozukluğa bağlı olarak kanda glukoz düzeyinin yükselmesine neden olan kronik metabolik bir hastalıktır. İnsülin pankreas tarafından salgılanan bir hormondur. İnsülin şekerin kandan hücrelere geçmesine izin verir. Eğer hücreler insülini iyi kullanamaz veya vücut yeterli insülin üretemezse kanda şeker düzeyi yükselir.
Genel bulguları aşırı susama, acıkma ve çok idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, yavaş iyileşen yaralar, bulanık görmedir.
Eğer diyabet çok hızlı gelişirse kişide hızlı kilo kaybı görülebilir veya çok yavaş gelişirse böbrek yetmezliği, sinirlerde hasar ve körlük görülebilir.
Kaç tip diyabet vardır?
Tip 1 diyabet:
Otoimmün bir hastalıktır ve bağışıklık sistemi pankreastaki insülin üreten beta hücrelerine zarar verir. %5-10 oranında görülür, her yaşta görülebilir fakat en sık çocukluk ve genç erişkinlikte tanı konur. Kişi sürekli olarak insülin kullanmak zorundadır.
Tip 2 diyabet:
Yaş ilerledikçe ortaya çıkar ve insülin direnci ile karakterizedir. Nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte hücreler insülini etkin olarak kullanamamaktadır. Bu dirençten dolayı karaciğer, yağ ve kas hücreleri şekeri içlerine alamaz ve depolayamazlar. Şeker kanda kalır. Kan şekerinin yükselmesi hiperglisemi olarak adlandırılır ve vücut fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Tip 2 diyabet daha çok şişman ve sedanter (fiziksel olarak inaktif) hayat süren kişilerde gelişir. İnsülin direncinin gelişmesinde genetik ve aile hikayesinin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Gestasyonel diyabet:
Gebelik sırasında gelişen diyabettir. %3-8 oranında gebelerde görülmektedir. Tanı konmaz ve tedavisiz bırakılırsa yüksek doğum ağırlıklı bebek doğmasına ve bebekte solunum sıkıntılarına neden olabilir. 24-28. Gebelik haftasında tüm gebeler diyabet açısından test edilirler. Doğumdan sonra genellikle annedeki diyabet düzelir fakat yapılan çalışmalarda gestasyonel diyabeti olanların 5-10 yıl içinde tip 2 diyabet gelişme riskinin daha fazla olduğu gösterilmiştir.
Diyabet için risk faktörleri nelerdir?
Tip 1 diyabet için risk faktörleri:
-Ailede diyabet hikayesi
-Çevresel faktörler
-Bağışıklık sistemine zarar veren otoantikorların varlığı
-Diyet (Direkt olarak tip 1 diyabete neden olduğu saptanmamışsa da düşük vitamin D tüketimi, erken yaşta inek sütü ile beslenme, 4 aydan önce tahıl ürünleri ile beslenme)
-Coğrafya: İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde tip 1 diyabet oranı daha fazladır.
Tip 2 diyabet için risk faktörleri:
-Kilo: Ne kadar yağ hücresi fazla ise, hücrelerinizin insülin karşı dirençli olma riski o kadar fazla.
-Aktivite: Fiziksel olarak aktif olmanız kilonuzu kontrol etmenize ve hücrelerinizin insüline duyarlı olmasına faydalıdır.
-Aile hikayesi
-Irk: Nedeni bilinmese de bası ırklarda risk daha fazladır.
-Yaş: Yaş arttıkça tip 2 diyabet riski de artar.
-Gestasyonel diyabet
-Polikistik over sendromu
-Yüksek kan basıncı
-Yüksek kolesterol ve trigliserit düzeyleri: HDL kolesterol (iyi kolesterol) düzeyiniz düşükse tip 2 diyabet gelişme riskiniz daha yüksektir.
Gestasyonel diyabet için risk faktörleri:
-Yaş
-Aile veya kişisel diyabet hikayesi
-Kilo
-Irk
Diyabet tanısı nasıl konur?
Tip 1 ve 2 diyabet tanısı için yapılan testler:
Bu test son 2-3 aydaki ortalama kan şekerinizin düzeyini gösterir. HBA1c hücrelere oksijen taşıyan hemoglobine bağlanan şeker yüzdesinin göstergesidir. % 6.5 ve üzerindeki HBA1c oranı diyabet olduğunuzu, 5.7 ile 6.4 arasındaki değer prediyabet ( diyabet öncesi dönem) olduğunuzu, 5.7 ve altındaki değerler diyabet olmadığınızı gösterir.
Kan şeker düzeyi:
Rastgele bir anda yapılan kan testinde 200 mg/dl üstündeki kan şeker düzeyi diyabet olabileceğinizi düşündürür.
Açlık kan şeker düzeyi:
Bir gece açlıktan sonra alınan kan örneğinde 100 mg/dl altındaki değerler normal olarak kabul edilir. 100-125 mg/dl arasındaki değerler diyabet öncesi dönem olarak kabul edilir. 2 ayrı testte 126 mg/dl ve üstünde çıkan değerler diyabet olduğunuzu düşündürür.
Oral glukoz tolerans testi:
Bu testte önce açlık kan şekerinizin ölçülür. Daha sonra şekerli su içilerek 2 saat sonra kan şeker düzeyiniz ölçülür. 2 saat sonra 200 mg/dl üstündeki şeker düzeyi diyabet olduğunuzu düşündürür. 140 mg/dl ve altındaki değerler normal olarak kabul edilir. 140- 199 mg/dl arasındaki değerler de prediyabet olduğunuzu düşündürür.
Kan şekeri ilgili daha detaylı bilgi almak için aşağıdaki yazımızı okuyun.
Şeker hastalığı tedavisi nasıl yapılır?
Hangi tip diyabet hastası olduğunuza bağlı olarak kan şeker düzeyinizin takibi, insülin ve oral ilaç tedavisi tedavide önemli rol oynar. Diyete dikkat edilmesi, kilonun ideal seviyede tutulması ve fiziksel aktivite diyabet tedavisindeki diğer önemli faktörlerdir.
Diyet:
Genel inanışa rağmen diyabetin özel bir diyeti yoktur. Diyetinizin merkezinde meyve, sebze ve tam tahıllar( besin ve lif açısından zengin, yağ ve kalori açısından düşük ) olmalıdır. Hayvansal gıdaları, rafine şeker ve karbonhidratları kısmalısınız. Neyi ne kadar yiyeceğinizi bir diyetisyen yardımıyla karar vermenizde fayda vardır.
Tip 2 diyabetliler nasıl beslenmeli? Aşağıdaki yazımızı okuyun.
Fiziksel aktivite:
Egzersiz kan şekerinizin hücrelerin içine girmesini sağlar ve bu hücrelerinizinde enerji olarak kullanılmasını sağlar. Egzersiz aynı zamanda insüline duyarlılığı arttırır. Yürüme, yüzme, bisiklete binme kendi fiziksel yapınız ve isteğinize uygun olarak yapabileceğiniz egzersiz türleridir. Önemli olan düzenli olarak egzersiz yapmaktır günde en azından 30 dakikalık bir aktivite sağlığınız açısından önemlidir.
Kan şeker düzeyinin takibi:
Tedavi planınızın şekline göre kan şekerinizi haftada bir kaç seferden günde 4-8 sefere kadar ölçebilir ve kaydedebilirsiniz. İnsülin tedavisi alanlar kan şekerlerinin takibini bir glukometre yardımıyla sürekli olarak yapabilirler. Günlük kan şekerinin izlenmesi yanında doktorunuz Hemoglobin A1c düzeylerinizi de görmek isteyebilir.
İnsülin tedavisi:
Tip 1 diyabet tedavisi insülin ile yapılır. Bazen tip 2 diyabet tedavisinde de insüline ihtiyaç duyulabilir. Birçok insülin türleri mevcuttur. Hızlı etki eden, uzun süreli etkili ve orta derecede etkili insülin türlerinden hangisini kullanacağınıza doktorunuz karar verecektir.
İnsülin aktivitesi mide enzimleri tarafından engellendiği için ağızdan kullanılamaz. İnsülin ince enjektörler veya insülin kalemleri yardımıyla enjeksiyon şeklinde kullanılır. İnsülin pompası bir diğer seçenektir. Cep telefonu büyüklüğünde bir cihaz karın cildinizin altından bir katater yardımıyla insülini vücudunuza pompalar.
Ağızdan ilaç tedavisi:
Bazı ilaçlar pankreası uyararak insülin salgılanmasını ve salınımını arttırır. Bazıları karaciğerden glukoz üretimini ve salgılanmasını azaltırlar ve bu sayede daha az insüline gereksinim duyulmasını sağlarlar. Bazıları da karbonhidratların yıkılmasını sağlayan mide ve bağırsak enzimlerinin aktivitesini bloklayarak kan şekerinin yükselmesini engellerler veya dokuları insüline karşı daha duyarlı hale getirirler. Tip 2 diyabette en sık kullanılan ilaç metformin’dir. (Glukofaj, Glumetza ve diğerleri)